Düşünsene; zile basıyorum, açmıyorsun, şaşırıyorum. Neredesin diye düşünüyorum. Elimdeki poşetleri yere bırakıp anahtarımla apartman kapısını açıyorum. Merdivenleri hızlı hızlı çıkıyorum. Sana bir şey mi oldu diye endişeliyim. Tam kapının önüne geliyorum ki kapıyı açıyorsun, tam açmıyorsun ama, gözünle beni görebileceğin şekilde açıyorsun, neden saklanıyorsun dediğimde ''Şşt, gir içeri sen'' diyorsun. Ayakkabılarımı çıkartıp içeri giriyorum, mutfağa gidiyorum, elimdeki poşetleri bırakıyorum. ''Neredesin, ne oldu?'' diye sorduğumda cevap veriyorsun ''Banyodaydım yeni çıkmıştım'' diyorsun. İçime bir rahatlama geliyor, yanına geliyorum. Elime bir havlu alıp saçlarını kurutmanda yardımcı oluyorum. Belki bilmiyorsundur saç kurutma makinalarını sevmem, bu yüzden hep havluyla kurutturuyorum sana saçlarını. Saçlarını kuruturken konuşuyoruz, bugün ne yemek yiyelim diye tartışıyoruz. Her zamanki gibi bulamayıp dışarıda yemeye karar kılıyoruz. Saçların kuruduğunda yatağa yatıyorum. Senin giyinişini izliyorum. ''Ne bakıyorsun öyle pis pis'' diyerek gelip yanağımdan öpüyorsun. ''Çıkmasak mı dışarı, uyusak mı biraz'' diye sorduğumda kararsız kalıyorsun. En az sende benim kadar seviyorsun beraber yatıp uyumamızı. Yüzünde şehvetli bir tebessümle gelip yanıma kıvrılıyorsun. Akşam yemeğini bir kenara bırakıp sadece birbirimize sarılarak yatıyoruz.
Karnının guruldadığını duyar gibi oluyorum, ''Hadi kalk acıkmışsın sen'' dediğimde bir çocuk gibi ''Hayır kalkmayalım, yatalım'' diyorsun. Kıramıyorum seni, çünkü çok güzel kokuyorsun, çok güzel yatıyorsun, çok güzel seviyorsun beni, öyle güzel seviyorsun ki, senin gibi sevemeyeceğimden korkuyorum, bu yüzden hiç konuşmak istemiyorum. Kollarımda uyuyakalıyorsun, bende saatlerce izliyorum senin masumiyetini, uyanıp beni tekrar öpeceğin anı bekliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.