22 Kasım 2019 Cuma

Ay

   Birbirlerinden uzaktılar. Ne kadar yan yana olmak isteselerde mesafeler vardı aralarında. Telefonun da icadı olmasa duyamayacaklardı birbirlerinin sesini. Yalnızca resimler kalıcaktı geriye.
    Erkek telefonda şunu dedi kıza "Ay'ı görebiliyor musun" kız "Evet" cevabını verdi. Erkek şöyle devam etti sözlerine "İkimiz de şuan aynı yerdeyiz, mesafeler olsa da aynı yerde birleştik. Beni her düşlediğinde aya bak, bende bakıyor olucam."
     Şimdi yalnız resimler kaldı geriye, ne bir ses ne bir koku hiç birşey, yalnızca resimler... Eğer beni hatırlarsan "Ay" a bak, çünkü bende bakıyor olucam.

12 Kasım 2019 Salı

Yorgun

    Eski Konak sinemasından çıktı. İsterse direkt olarak otobüsüne binip evine gidebilirdi, lakin biraz yürümek istedi. Sahile çıktı, kalabalığın içine karıştı, deniz insanları kendi hikayesinin içine alıyordu, o da hikayeyi okumaya başladı; oturan çiftleri, balık tutan kişileri, sahile tabure atıp çay içen ve kahkahalarla eski anılarını hatırlayan insanları okudu... Hepsinden soyutlaşmıştı, sanki görünmezdi, kimse o nu fark etmiyordu. Yürüdü, yürüdü ve yürümeye devam etti...  Kalabalıktan sıkıldığında ara sokaklara daldı, Konak'ın tenha yerlerinde Alsancak'a kadar yürüdü.
    Kimsenin olmaması o na iyi gelmişti, sigarasını çıkartıp yaktı. Karnı acıkmıştı, bu yüzden sigaradan fazla zevk almıyordu yine de sonuna kadar içti. Hafif bir yağmur çiseledi, yağmurun daha fazla yağmasını istiyordu, bu yüzden adımlarını yavaşlattı, lakin kısa zaman sonra yağmur durmuştu. Yüzünü gökyüzüne döndü ''Neden durdun?'' dercesine iç çekti. Alsancak'a varmıştı en sonunda, daha fazla yürürse evine gidecek olan otobüs bulamazdı, bu yüzden otobüsüne bindi.
     Otobüste ilk gördüğü yere oturdu, tam karşısında genç bir kız oturuyordu. Genç yaşına rağmen bomboş gözlerle bakıyordu önüne. Kız inene kadar ondan gözünü alamadı, kız da inene kadar kafasını kaldırmamıştı. ''Neden bu kadar boş bakıyordu'' diye düşündü içinden. Kız hafif buğday tenli, 1.70 boylarında siyah ve uzun saçlı, soluk renkte mavimsi gözlere sahipti. Belki gözlerinin rengi soluk olduğu için boş bakıyormuş hissine kapılıyordu; hayır! ya  birşey düşünüyordu yahut düşünmek istemediği için boş gözlerle bakıyordu! Kafasına koymuştu, eğer ki kız kendisininde ineceği durakta inerse onunla konuşucaktı. Kız en son ineceği durağa geldiğinde kafasını kaldırdı ve o na baktı. Kalbi bir anda ritmini bozmuştu, uzun zaman sonra ilk defa birinden etkilenmişti. Kızın o soluk gözleri o nu kendine çağırıyordu sanki. Kız başını tekrardan çevirdi ve inmek için ayaklandı. O nun durağı değildi, inmeli miydi? Belki de aradığı kişi oydu! Kızın inişini izledi, herşey o kadar yavaş ilerliyordu ki, zihni ve kalbi çok hızlı düşünmeye başladılar; içinden bir ses koş peşinden çay içmeye davet et diyordu... ama gitmemişti. Kız çoktan inmişti, camdan gidişini izlemişti, yüzünü aklına kazımıştı. Peki neden inmemişti? Çünkü yorgundu! Belki uzun yürüyüşün ardından bedenen yorulmuştu, belki de kalbi yorulmuştu...